Tasa bozukluğunun (anksiyete); kalp suratının artması, nefes darlığı, daima yorgun olma hali, uykusuzluk, kas ve kemik ağrıları, sindirim sorunları, çok terleme, titreme, bağışıklığın düşmesi üzere sık rastlanan belirtileri olduğunu söyleyen Uzm. Klinik Psikolog Tuğçe Özer, dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili bilgilendirmede bulundu.
Dehşet anında kalp suratında artış yaşanır
Anksiyetenin en bilinen fizikî belirtilerinden birinin kalp suratında görülen artış olduğunu tabir eden Özer, “Korku ve dert duyulan bir anda hudut sisteminin etkilenmesiyle kalbe daha çok kan pompalanmaya başlar ve böylelikle beden, büyük olan kasları muhtemel bir savaşa hazırlıyormuşçasına atmaya başlar. Bu durum da şahısta çarpıntı hissiyatı yaratır” dedi.
Süratli nefes alıp vermek oksijen istikrarını bozuyor
Nefes darlığının; bir öteki değerli belirti olduğunu vurgulayan Psikolog Tuğçe Özer, “Nefes alarak bedenimize aldığımız oksijen kanımıza karışarak bedenimizde dolaşmaya başlar. Gerilime verilen reaksiyonlar yeniden ilkel içgüdülere bağlı olarak hudut sistemimize daha fazla oksijene gereksinim duyduğumuza dair bir sinyal gönderir. Böylelikle daha sık nefes alıp vermeye başlarız. Çok süratli nefes alıp vermek, oksijen ve karbondioksit istikrarını bozar. Oksijen alıp karbondioksiti verme istikrarını beden kuramadığından anksiyetenin başka belirtisi olan nefes darlığı ortaya çıkmış olur” diye konuştu.
Bitmeyen bir yorgunluk hissi ortaya çıkabilir
Daima yorgun olma halinin de anksiyete anında görülen bir belirti olduğunu kaydeden Özer, “Bedenimiz gerilim yansıları ile baş etmeye çalışırken fazlaca güç harcar ve bu da yorgun düşmemize neden olur. Aldığımız güç kâfi gelmez ve uykumuzun da yetersiz kaldığını görürüz. Daima tasa halinde olmak, bitmeyen bir yorgunluk hissi yaratır. Fizikî yorgunluğun yanı sıra mental bir yorgunluk da anksiyeteyi tetikleyen faktörlerdendir” sözlerini kullandı.
Anksiyeteyi azaltmanın yolu uykuyu düzenlemekten geçiyor
Dertli bir ruh halindeyken vücudumuzun fazla ölçüde adrenalin ve kortizol hormonu salgıladığını işaret eden Özer, bu hormonun da uykuya geçişi zorlaştırdığını vurgulayarak şu bilgileri paylaştı:
“Anksiyeteyi azaltmanın temelinde uykuyu düzenlemek yatar. En azından uyku ritmini tertibe sokacak bir ilacı psikiyatrist tarafından alabilir yahut uykuya dalmak için mavi ışınlardan uzak durabilirsiniz. Lavanta yağı damlatabilir yahut bir profesyonelden dayanak alabilirsiniz.”
Kas ve kemik ağrıları baş ağrısına dönüşebilir
Gerilime verilen yansılardan bir oburunun de kas ve kemik ağrıları olduğunu söyleyen Özer, “Bedendeki kasların gergin olması, kronik ağrılara sebep olabilir. Tedbir alınmadığı takdirde bu kemik ve kas ağrıları baş ağrısına da dönüşebilir” dedi.
Anksiyete yaşayan bireylerin sindirim sistemlerinde de çeşitli sorunlar ortaya çıktığını vurgulayan Özer, bu nedenle karın ağrısı, kabızlık üzere bağırsak problemlerinin ortaya çıktığını, beyinle direkt temasta olan bağırsakların bile gerilimden direkt etkilenerek bozulma sinyalleri vermeye başladığını belirtti.
Ter boşalması yaşanabilir
Hudut sistemi çok uyarıldığında bedenimizin reaksiyon vermeye başladığını söz eden Özer, anksiyeteninin sebep olduğu bir başka noktanın ise ter boşalması dediğimiz çok terleme hali olduğunu kelamlarına ekledi.
Anksiyete atakları ile etkilenen hormonların, bedende titremelere yol açabildiğine de dikkat çeken Özer, “Sıklıkla ellerde görülen titremeler yaygın olmakla bir arada bacaklarda ve kollarda da ortaya çıkabilmektedir” diye konuştu.
Grip ve soğuk algınlığı daha güç iyileşir
Bağışıklığın düşmesinin de bir başka dikkat edilmesi gereken anksiyete belirtisi olduğunun altını çizen Özer, şunları söyledi:
“Anksiyete yaşayan şahıslarda grip ve soğuk algınlığı üzere herkesin geçirdiği rahatsızlıklarda bile zorlanmalar görülür. Korku bozukluğu olan şahıslarda bağışıklık daha çabuk düşer ve şahısların bu hastalıklara yakalanma ihtimalleri daha yüksektir. Anksiyete; hudut sistemini daima savaş ya da kaç biçiminde uyaran bir etken olduğundan beden ne reaksiyon vereceğini şaşırarak mevsimsel hastalıklara karşı bedeni savunmasız bırakır.”
“Bunu yalnızca sen değil, herkes yaşıyor” demeyin
Psikolog Tuğçe Özer, anksiyete atağı geçiren bir kişi ile birlikteysek ne yapmamız gerektiği konusunda şu tekliflerde bulundu:
“Karşımızdakine nasıl hissettiği ile ilgili açık uçlu sorular sormalıyız, onunla empati kurarak ne hissettiğini sorgulamalıyız, art plana geçerek kendimizi ön plana koymadan karşı tarafı dinlemeliyiz, kibar bir halde kusurlarını görmesini sağlamalıyız, suçlayıcı-yargılayıcı olmadan kendinde takıldığı yerleri görmesini fark ettirmeliyiz.”
Anksiyete karşısında katiyen yapılmaması gerekenleri de sıralayan Özer, “Kişiye sakin olmasını yahut nefes almasını söylememeliyiz. Endişelenecek bir şey olmadığını söylememeliyiz, bu tersine onu kaygıya sevk edebilir. Bunu yalnızca sen değil, herkes yaşıyor üzere cümleler kurmamalıyız. Sert bir halde her şeyin kendi cürmü olduğunu söylememeliyiz” tabirlerini kullandı.
Milliyet
