Kahvenin “coffea” ağacının meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen bir içecek olduğunu ve gerçek tüketildiği takdirde insan sıhhati üzerindeki potansiyel yararlarının bulunduğunu aktaran Prof. Başaranoğlu, yeni kuşak kahvelere eklenen şurupların ise tehlike saçtığı ihtarında bulundu:
Şekerin 2-3 katı
“Şurup, bol ölçüde konsantre şeker içerir. Bu şekerin en önemli bileşeni ise nişasta bazlı şekerdir. Ölçü olarak bir kutu tatlandırılmış içeceğin içerdiği şekerin 2-3 katı şekere muadil diyebiliriz. Nişasta bazlı şurubun özelliği, karaciğerde yağa dönüşmesidir. Beyin, nişasta bazlı şurubu tüketemez, başka organlarda da yağ olarak depolanır. Öteki taraftan krema ile hazırlanmış bir kahvenin içerisine doymuş yağ katılmış demektir. Yani şurup ve krema ile hazırlanmış bir adet kahve içerek bir öğünde alabileceğiniz kalorinin tamamına ulaşmış olabilirsiniz.”
Kahvenin sade tüketilmesi teklifinde bulunan Başaranoğlu, şu bilgileri verdi: “Granül kahveler, daha çok kalitesi düşük Robusta tipi kahve çekirdeklerinden yapılırken, Türk kahvesi ve Espresso denilen Arabika cinsi ise hayli kaliteli kahve çekirdeklerinden üretilmektedir. Bu nedenle hem sıhhat hem de lezzet açısından taze çekim, hafif ve orta kavrulmuş kahveler, katkısız hazırlanmalı ve tüketilmelidir.”
Milliyet