Atrial fibrilasyon; kalbin üstteki iki kulakçığının olması gerektiği üzere sistemli atmaması, adeta titreşir üzere hareket etmesine manasına geliyor. Bu durumun nedeni, kulakçıkların nizamlı atmasını sağlayan kalbin elektriksel aktivitesinin bozulması.
Prof.Dr. Ali Deniz, Atrial fibrilasyon nedeniyle sistemli atamayan kalbin, bedenin kâfi oksijen ve besin alamamasına yol açtığını vakitle yaşanan bu ritim bozukluğunun, kronik yorgunluğa, kalp yetersizliğine de yer hazırladığını belirtti.
Deniz, ayrıyeten kalbin kanı gereğince dışarı pompalayamamasının kanın durağan hale gelerek pıhtılaşmasına ve bu pıhtıların beyne gitmesiyle felç üzere çok değerli diğer sonuçlara neden olduğunu söz etti.
Atriyal fibrilasyon yaşlılarda görülen inme (felç) rahatsızlığının en büyük nedeni olarak gösteriliyor. Zira hastalık kalpte kanın sakinleşmesine hasebiyle yoğunlaşmasına yol açabiliyor.
Bu kandan ayrılan pıhtı, kollar, bacaklar üzere organlara ilerlediğinde nadiren önemli sıkıntıya yol açsa da beyne ulaştığında kişi felç geçiriyor. Araştırmalara nazaran atriyal fibrilasyonu olan hastalarda felç geçirme ihtimali 5 kat artıyor.
Prof. Dr. Ali Deniz ayrıyeten bu hastalığa bağlı felç geçirenlerin sakat kalma ve mevt riskinin de daha yüksek olduğunu belirterek, “Atriyal fibrilasyon kalbin pompalama yeteneğini azaltabilir. Uzun müddet devam eden atriyal fibrilasyon önemli derecede kalbi zayıflatabilir ve kalp yetmezliğine neden olabiliyor” dedi.
Atriyal fibrilasyona yol açan sebepler nelerdir?
Atriyal fibrilasyon hakkında bilgi veren Prof.Dr. Deniz, “Yetişkinlerde görülme sıklığı her yüz bireyden 1 ile 2 olan atriyal fibrilasyon hastalarının kıymetli bir kısmı 65-85 yaş ortasında. Bu sayılar ülkemizde yaklaşık 1 milyon kişinin atriyal fibrilasyon hastası olduğu gösteriyor.
Yüksek tansiyon, kalp yetersizliği ve kalp damar tıkanıklığı atriyal fibrilasyona yol açan temel sebepler. Ayrıyeten romatizmal kalp hastalığı da değerli bir neden olarak karşımıza çıkıyor” diye konuştu.
Nabzınızı denetim edin
Atriyal fibrilasyonda belirtilerin çarpıntı, yürüme arasının kısalması, nefes darlığı olarak başladığını söz eden Deniz, “İştahsızlık, halsizlik, baş dönmesi, göz kararması ile devam ediyor. Birçok hastanın tanısı felç nedeniyle hastaneye geldiklerinde konuyor. Bilhassa 65 yaşın üzerindekilere vakit zaman nabızlarını denetim etmelerini, düzensizlik durumunda da kesinlikle bir uzmana başvurmaları gerekiyor.
Sık görülmesi ve önemli sonuçlara yol açması nedeniyle atriyal fibrilasyonun aktif bir halde tedavi edilmesi amaçlanıyor. Tedavide temel gayelerden biri olağan kalp ritminin korunması.
Bu sayede atriyal fibrilasyonun yol açtığı sıkıntılar önlenirken hastaların ömür kalitesinde de bariz derecede iyileşme sağlanmış oluyor.
Bu emelle ritim düzenleyici (antiaritmik) ilaçlar ve ablasyon (yakma/dondurma tedavisi) uygulanıyor” dedi.
Ablasyon tedavisi nedir, kimlere uygulanır?
Tedavi tekniğinin hastanın durumuna nazaran belirlendiğini kaydeden Deniz, “Antiritmik ilaç kullanmasına rağmen hastalığı devam eden hastalar için ablasyon (sorunlu bölgenin yakılarak ya da dondurularak yok edilmesi) da bir tedavi prosedürü olarak kullanılıyor.
Ablasyon süreci çoklukla altta yatan yapısal kalp hastalığı bulunmayan, genç ve kalbin sol kulakçığı büyümemiş olan hastalara uygulanıyor.
Fakat hasta dataları, yaşlı, kalp yetersizliği üzere kalp hastalığı olan ve sol kulakçıkta ölçülü büyüme olan hastalarda da ablasyonun muvaffakiyetle uygulanabiliyor.
İlaç kullanmaya gerek kalmadan atriyal fibrilasyon ataklarını ortadan kaldırma maksadıyla yapılan bu sürecin evvelce kalp cerrahisine giden hastalarda ameliyat sırasında yapıldığını belirten Prof. Dr. Ali Deniz, “Teknolojideki gelişmelere paralel olarak atriyal fibrilasyon ablasyonu, girişimsel tekniklerle de yapılabilir hale geldi.
Ablasyon tedavisinde muvaffakiyet oranı ne?
Bu usuller sayesinde ablasyon sırasında hastanın genel anestezi almasına gerek kalmıyor. Yalnızca kasıktaki teşebbüs bölgesi uyuşturularak süreç yapılıyor. Ablasyon yapılan hastalarda yüzde 70-80 oranında iyileşme sağlanıyor” tabirlerini kullandı.
Milliyet
