Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, “Türkiye iktisadının aslında en temel sermayesi inançtır. Petrol üzere doğal kaynağı, kâfi sermayesi, tasarruf fazlası olmayan bir ülke dış kaynak kullanmak zorunda. Dış kaynak kullanabilmek için de inanç duyulan bir taraf olunmalı” dedi.
İş Bankası’ndan AA’ya yapılan açıklamaya nazaran, Adnan Bali’nin annesi merhum Sabiha Bali’nin anısına, Gaziantep’te 61 yıl cezaevi olarak kullanılan binanın, geçen ağustosta İslahiye Sabiha – Aziz Bali İlçe Halk Kütüphanesi’ne dönüştürülmesiyle ilgili bir belgesel hazırlandı. Bali, belgeselin ön gösterimi sonrası iktisada dair değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin, koronavirüs sonrası toparlanma fırsatlarına odaklanması gerektiğini belirten Bali, şunları kaydetti:
“Türkiye, etrafındaki 2 – 3 saatlik vakit dilimi farklarıyla stok taşınmaksızın, kısa terminlerle gereksinim duyulduğunda, talebin kendi seyrine nazaran arz sürekliliği sağlayabilecek esnek bir iktisada sahip. Ülkemiz, esnek ve dinamik üretim yapısı ile öne çıkabilir.”
Bali, Türkiye’nin “güçlü insan kaynağı”, “teknoloji” ve “esnek üretim altyapısı” olmak üzere 3 kıymetli avantajı bulunduğunu vurgulayarak, ülkenin pandemi sonrasında bölgede gücün, bilginin ve fiziki üretimin merkezi olabileceğini aktardı.
Hür piyasa ve hukuk
Hür piyasa ve hukuk alanında şu anda tutturulmuş olan olumlu çizginin sürdürülmesi halinde diğer jeopolitik gerilimlere de çok maruz kalınmazsa işlerin düzelebileceğini vurgulayan Bali, “Merkez Bankası Liderimiz, Hazine ve Maliye Bakanımız, piyasa sisteminin temel alınacağı konusunda net bir yaklaşım ortaya koyuyor. Bizimle istişarelerde de ‘İşletmelerinizi iktisadi tutarlılıkla piyasa düzeneklerinin gerekliliklerine nazaran yönetmelisiniz’ halinde, kamuoyuna verdikleri bildirilerin birebirini verdiler” dedi.
Bali, şu anda bu yaklaşımın, zamanlama prestijiyle da çok iyi bir başlangıç olduğunu belirterek, “Ben şu anda fevkalâde bir diyalog ve uyum ortamı görüyorum. ‘Bizi eleştirin, yanlış gittiğini düşündüğünüz şeyler konusunda bizi uyarın’ diyen samimi bir anlayışla karşı karşıyayız” dedi.
Adnan Bali hür piyasa dinamikleriyle örtüşmeyen işlerin yeni iktisat idaresinin açıklamaları ve yaptıklarıyla birlikte düzelebileceğine dair bir kanaat oluştuğunu aktardı.
‘Bir formda zıt dolarizasyon olmalı’
Adnan Bali, iktisat idaresinin şu anda ortaya koyduğu bu tabloyu sürdürebilmesi ve bunun kesintiye uğramaması için birtakım küçük, süratli başarılara gereksinim olduğunu vurgulayarak, “Biz bunu sağlamalıyız. Ülke olarak, iktisat olarak, büyük kuruluşlar olarak bunun sağlanması için, bu kredibilitenin artması için çalışmalıyız. İşler iyiye gitmeli ki bu siyasetler sürdürülebilir olsun. Bunun da kilidini aykırı dolarizasyonda görüyorum. Bir biçimde aykırı dolarizasyon oluşmalıdır” dedi. Döviz alımlarında esasen yaygın halde perakende, küçük dengeli bir alım tablosundan bahsedilemeyeceğini belirten Bali, dövizde ortalama alım düzeylerine yaklaşıldığında süratli çözülmeyle birlikte aksi dolarizasyonun başlayacağını kaydetti. Adnan Bali, gelecek devrin ödemeleri açısından temel bir badire görmediğine dikkati çekerek, bankacılık sisteminde açık durum riski bulunmadığını da vurguladı.
6-9 ayda iyimser bir noktaya
Adnan Bali, ekonomilerde inancın ehemmiyetine işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
“Güven sarsıldığında sorun çıkar. İtimadın de karşılığı kolaydır aslında; hukuk ve özgür piyasa. Onun için de, hanehalkından başlayarak hem başarılı iş insanlarının, bilim insanlarının hem yabancı yatırımcıların dert duymadığı bir hukuk sistemi ve öngörülebilir bir ortam oluşturulması ülkemiz için yararlı olacaktır. Bu istikamette çalışmalarla ve pandemi sürecinin de aşı temaslı müsaade verdiği imkanlarla, önümüzdeki 6 ila 9 aylık süreçte iktisadın daha iyimser bir noktaya evrildiğini bütün üçüncü taraflar görebilirlerse itimat tesis edilecektir.”
Milliyet
